-
1 meydan
meydan Platz m; Möglichkeit f, Gelegenheit f;at meydanı Hippodrom n;atış meydanı Schießplatz m;savaş meydanı Kriegsschauplatz m;meydan korkusu Platzangst f;-e meydan okumak herausfordern A;meydan savaşı Endkampf m;-e meydan vermek Gelegenheit geben zu;meydana atılmak sich stellen D (z.B. einer Aufgabe); bereit sein zu;meydana çıkmak auftreten, erscheinen, sich zeigen; heranwachsen; Erz gefördert werden;… meydana çıktı oft es zeigt sich, dass …;meydana düşmek fig sich vordrängen;meydana gelmek erfolgen; geschehen, vorkommen; (-den) gebildet sein, bestehen (aus D); sich bilden;meydana getirmek Gesellschaft gründen, bilden; Ware erzeugen, produzieren; durchführen;-i meydana koymak zeigen, offenbaren, bekennen; hervorbringen;meydana vurmak zum Vorschein bringen;-i meydanda bırakmak jemanden schutzlos lassen; im Stich lassen; etwas griffbereit halten ( oder haben);-e meydanı bırakmak (jemandem) das Feld räumen; aufgeben A;
См. также в других словарях:
at — is. 1) Atgillerden, binme, yük çekme, taşıma vb. hizmetlerde kullanılan, tek tırnaklı hayvan 2) Satrançta, her yönde siyahtan beyaza ve beyazdan siyaha bir hane atlayarak L biçiminde hareket eden taş Birleşik Sözler at arabası atbalığı atbaşı at… … Çağatay Osmanlı Sözlük
er — 1. zf., hlk. Erken Er sabah kalktım ki sular çağlıyor. Halk türküsü Birleşik Sözler er ekmeği er geç 2. is. 1) Erkek Noksansız bir çeyiz ve düğünle iyi bir ere verilen Zeynep in hissesi ayrılmıştır. T. Buğra 2) İşini iyi bilen, yetenekli kimse… … Çağatay Osmanlı Sözlük
korku — is. 1) Bir tehlike veya tehlike düşüncesi karşısında duyulan kaygı, üzüntü Yarı çocuk kalbimde korku, kapıya yaklaştıkça büyüyor. Y. Z. Ortaç 2) Kötülük gelme ihtimali, tehlike, muhatara Yollarda korku kalmadı. 3) ruh b. Gerçek veya beklenen bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük